Süt, un, şeker ve yumurta bir tencereye konulup kaynayıncaya kadar karıştırılarak pişirilecek. Soğuduktan sonra 1 paket labne kremaya ilave edilip mikserle iyice çırpılacak. Kekin alt kısmı nescafe(ılık olmalı) ile ıslatılacak ve kremanın yarısından fazlası kekin üstüne dökülecek. Diğer kek de nescafe(ılık olmalı) ile ıslatılacak ve kalan krema dökülecek. Üzerine de kakao serpilecek. Afiyet olsun.
NOT: Üst kısma konulacak olan kek ters çevrilecek yani iç kısma gelecek kısım üst kısma gelecek ki kalan krema üzerine döküldüğünde daha düzgün dursun.
Tam da yazın akşam serinliğinde ma-aile çaylarımızı yudumlayıp çekirdek çıtlatırken bir taraftan da keyifle sohbet etmenin dibine vurulmalık bir yer değil mi? :)
Meşhur sözümüzün sahibi Marie Antoinette'nin hayatını anlatan bir film.
Yalnız filmin sonu pek de gerçekteki gibi bitmiyor bilginize.
Versailles Sarayı'nın en saçma adetlerinden biri tüm soylu grubun önünde her sabah kıyafetlerini giymek.
Düşünsenize sabahleyin sizi kalabalık bir grup karşılıyor.
Bu arada kitabını okumak isterseniz benim önerim hemen şurada.
Yönetmen: Sofia Coppola
Yapım: 2006
Tür: Biyografi, Dram, Tarih
Konusu:
Dünya tarihinin sıkça kötülenen, tutkuyla tartışılan ve en nihayetinde yanlış anlaşılan, en kötü şöhretli kadınlarından biri, bir 18. yüzyıl efsanesi Marie Antoinette, bu filmde ne tarihe mal olmuş bir kötü kişi ne de ilahi bir simge olarak canlandırılmış; aksine, felaketin eşiğindeki yoz bir dünyaya itiverilmiş, kafası karışık ve yalnızlık çeken bir yeniyetme olarak betimlenmiş. Bu taze ve renkli 21. yüzyıl yorumu, on beş yaşında 16. Louis ile evlenip on dokuz yaşında kraliçe olarak ülkeye hükmetmesine ve nihayet Versailles’ın düşüşüne kadar genç kraliçenin izini sürüyor.
Evet, sorumu tekrarlıyorum bayanlar, kendi şamdanınızı yapmaya ne dersiniz?
Üstelik bunu evdeki minik obje ve biblolardan yapacaksınız.
Nasıl mı?
Çok basit.
Çoğu kişinin evinde ya da annesinin evinde kullanmadığı ama atmaya da kıyamadığı bir köşede bekleyip duran biblo, eski tuzluk, obje vs. mutlaka vardır.
İşte onları toplayıp masaya gözümüzün önüne çıkarıyoruz.
Hangisi hangisiyle uyumlu, hangisi hangisinin üzerine gelecek diye belirliyoruz.
Kuvvetli bir porselen yapıştırıcısıyla yapıştırıp, 2 saat boyunca bozulmadan sabit kalması için kağıt bandımızla sabitliyoruz.
Rengini beğenmediğiniz varsa 2 saat sonra bantı çıkardıktan sonra boyama işlemini yapıp kurumasını bekliyoruz.
Vee ta-daaa!
İşte kimsede olmayan el emeği şamdanımız hazır bile.
Kraliçe Elizabeth dönemi İngilteresinde geçen hikaye, yüzlerce yıldır onlarca entelektüelin kafasını kurcalayan bir soruya odaklanıyor: İngiliz edebiyatının en büyük ismi William Shakespeare'in eserlerinin arkasında başka biri mi vardı? Onlarca edebiyat eseri başka birilerinin kaleminden çıkmış olabilir miydi?
Konuya ömrünü adamış uzmanlar, yazılmış onlarca kitap ve üretilen teorilerden sonra şimdi Roland Emmerich, Anonim filmiyle İngiliz edebiyatına aynı soruyu soruyor. Dönemin skandal dolu siyasetine ayna tutarak, Kraliyet ailesinin küstah ve güç tutkunu hali Londra'da 'sahneleniyor'...
Kurtuluş Günü, Godzilla, Yarından Sonra, MÖ.10,000, 2012 gibi büyük bütçeli filmlerin arkasındaki isim olan Roland Emmerich'in yönetmenliğinde çekilen Anonim'in senaryosu ise John Orloff'a ait. Filmde William Shakespeare rolünü ise Rafe Spall canlandırıyor...
Dönem filmlerine karşı zaafımın olduğu malumunuz.
Hele ki bu dönem filmleri içerisinde İngiltere, I.Elizabeth, Tudor Hanedanlığı vs. varsa yeme de yanında yat.
Bir de işin içine William Shakespeare girerse peki?
Oouvv...
Ne kadar da cezbedici olur :)
Filme dair şok edici detaylar vermek istiyorum deli gibi ama kendimi tuttuğumu bilesiniz.
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın şiiri sembolist bir ifade üzerine kurulmuştur. Aynı anlatım tarzı romanlarına da zaman zaman sirayet eder. Ancak muhteva açısından metafizik eğilimleri ile estetik endişelerini şiire ayırdığı halde, sosyal temalar için nesri seçmiştir. Romanları, zengin hayat hikayesinden taşarak Türkiye meselelerine kendine has yorumlar getirir. Medeniyet değiştirme girişimlerinin insanımızı soktuğu çıkmazları araştırırken yaptığı tahliller, insanımız ve toplum yapımız açısından dikkate değer hükümler taşır. Saatleri Ayarlama Enstitüsü toplumumuzun bu değişme süreci içindeki durumunu, fertten yola çıkarak topluma varan teknikle anlatıyor.
Ve yine okumaktan pişman olmadığım bir kitap oldu.
Gerçi bu zamana kadar okumuş olmalıydım klasikleri.
Ama utanarak itiraf ediyorum ki okumadım.
Kütüphaneme katacağım daha birçok kitap var o yüzden.
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı kitabını ilk okumaya başladığımda "Ne kadar saçma şeyler oluyor böyle" diye bir tepki vermiştim.
Ancak mevzu bahis Ahmet Hamdi Tanpınar olunca daha derinlemesine düşünmek gerektiğini ayırt ettim.
Arka kapakta yazanlar ne demek istediğimi anlatmaya yeter de artar diyorum.
İçinizde benim gibi okumaya geç kalmış olan varsa bu kitabı, ilk fırsatta okusun diyorum.
Arkadaşlarımdan aldığım tariflere onların isimlerini vermek hoşuma gidiyor.
Böylece tarifler daha kalıcı oluyor benim için.
Bittiğinde yeniden yapasım geliyor.
O derece seviyorum bu keki.
Yanında da bir bardak süt, ıımmhh miss gibi.
Malzemeler:
* 3 yumurta
* Yarım su bardağı sıvı yağ
* 1 su bardağı süt veya yoğurt
* 1 su bardağı şeker
* 1 paket kabartma tozu
* 2,5-3 su bardağı un
* Damla çikolata
* Çekirdeksiz kuru üzüm
* Tarçın
* Ceviz (ben ceviz eklemiyorum)
Yapılışı:
Yumurta ve şeker iyice karıştırılır. Sonra yağ ve yoğurt eklenip karıştırılır. Daha sonra un ve kabartma tozu katılarak karıştırılır. En son damla çikolata, üzüm, tarçın ve ceviz eklenir. Hamurumuzu unlanıp yağlanmış kek kalıbına döküyoruz ve 180 derecede pişiriyoruz. Afiyet olsun.